Bir hafta sonra,
İstanbul’da oturduğum evimden başlayıp, İran’da bir yerlerde noktalamayı
düşündüğüm bir bisiklet turuna başlıyorum. Kafam karışık; gün geçmiyor ki,
seyahatle ilgili çok keskin bazı değişiklikler yapmama ramak kalsın! İlk gün
İznik’e yollandıktan sonra, hangi istikamete gideceğim konusunda bile hala en
ufak bir fikrim yok. Plan yapmaya meyilli biri olsaydım, bu kararsızlıkla,
şu an mide krampları geçiriyor olurdum!
İkinci paragrafımda iyi haberler var: Bu küçük maceraya atılmak, daha şimdiden - yolculuğa
başlamadan, verdiğim keyifli kararlardan biri oldu. Ve 3 ay sonra (işyerinden izinli olduğum süre) da
böyle hissetmeye devam edeceğime “yürekten” inanıyorum . Bir an önce yola çıkmak
için sabırsızlanıyorum.
27nci yaşımda, ilk defa yalnız başıma seyahat ettim, ve aynı
sene bisiklete binmeyi öğrendim. Gerek yalnız seyahat etmek, gerekse bisiklete
binmek, benim için yeni –ve doğrusu kararsızlıkla çekindiğim- şeylerdi. Ve her iki deneyim de, bana
çok şey kattı. En önemlisi, yeni olan şeylere karşı açlık hissetmeye başladım.
Bu yolculuğa çıkış sebebim de, bu açlığı bastırmaktan fazlası değil. Umarım,
yolda, şu an bilmediğim, bana yeni ufuklar açacak fırsatlarla karşılaşır,
bunları fark eder, ve dünyadan biraz daha fazla şey kapabilirim. Bundan dolayı,
ne kendimi seyahatle, ne de bisikletle kısıtlamak istiyorum - gittiği yere kadar gider. Bundan sonrası, yollarda neler olacağına bağlı.
Bu tip bir
seyahatlerin genelde bir gayesi oluyor. Benimki de şöyle birşey: Döneceğim güne
kadar, görüşümü açacak gözlemler yapmak; yol boyunca etrafımı yutmak yerine,
yavaş yavaş çiğnemeye çalışarak, zihnimi oyalamak istiyorum. Sıradan olan
şeylerde, kolay fark edilmesler de, onları özel yapan yönler olduğunu keşfetmek
istiyorum. Dilerim, yolculuğun sonunda, hayal ettiğim gibi, sıradan şeylerdeki
sıradışılığı daha iyi sezebilirim. Dilerim, “keşke ofiste olsaydım” dediğim
günler, seyrek olur! En önemlisi, dilerim çok yağmur yağmaz!!!!
23
Ağustos 2013.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder