24 Eylül 2013 Salı

2. Eskişehir'e kadar.

Daha uzun bir rota olmasına rağmen, alternatif köy yollarına ulaşım rahatlığını göz önünde bulundurarak, Eskişehir rotasını tercih ettim
İznik'ten güneye inerken.



Hafifçe atıştıran yağmur altında,  Bozöyük'e devam ettim. Yol kenarında sebze satan bir abladan bir domates aldım, para istemedi. Kars taraflarına gittiğimi duyunca, can havliyle elime bütün yol yetecek kadar incir, üzüm, salatalık tutuşturmaya çalıştı... Gece bir tarlada kamp yaptım.

İznik-Osmaneli kavşağında, Beşkonak Köyü'nün camisinde sıcak abdest suyu akıyordu, orada çamaşır bulaşık yıkadım. Buradan, Osmaneli'ye inen yolda, en keyifli sürüşlerimden birini yaptım. Önce epey dik bir rampa çıktım, sonra yol aşağı meyillendi, biraz hızlandım... Bir virajı dönerken, yolun solundaki kaya duvar, bir perde gibi, nefis bir manzaraya açıldı: Osmaneli Vadisi altımdaydı!

Osmaneli'ni bir iki saat gezdim; sempatik bir kasaba.




Biraz daha güneyde, Kurtköy'de kamp yaptım. Geceleri havalar gittikçe soğuyor bu arada... İlk günler tulumun fermuarını bile çekmiyordum, sonra fermuarı gittikçe daha çok çekmeye başladım.

Ertesi akşam Eskişehir'e vardım. Sonraki gün kenti gezdim. Kurşunlu Külliyesi'nde epey zaman geçirdim, burada hoca çocuklara Kuran dersi veriyordu. Hoca çocuklardan birini "biraz sert oku, koca adam oldun çocuk gibi okuma" diye şarladı, hazırcevap velet: "hocam benim stilim böyle"! Eskişehir'de bir tam gün gezmeme rağmen, hala gidemediğim yerleri vardı.


Osmeneli'nde kış hazırlıkları

Osmaneli'ne inen vadi, sürüş hariküladydi!

Akşam yemeği, domatesler Kurtköy'den
Derviş Dede'den geldi...

Osmeneli'nde gezdiğim bir camiideki bir kitapta,
çekirgelerle ilgili beklenmedik okumalar...




Eskişehir'de günlük yazarken.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder